Admin Admin
Mesaj Sayısı : 1485 Kayıt tarihi : 16/08/08 Yaş : 46 Nerden : Köln-Almanya
| Konu: İMZASIZ BİR MEKTUP ADIN OLSUN Ptsi Eyl. 15, 2008 1:54 pm | |
| Güvenmek ya da güvenmemek, işte bütün mesele nerede? Güvendiğimiz dağlara kar yağar, oysa kar beyazdır, huzurdur. Güvendiğimiz dağlara yağan kar gridir. Bende gri karışık bu aralar. Gri,Siyahtan biraz da beyazdan çalar rengini, pusludur, istir, kirdir. Siyah daha koyudur ve en dürüst. Neden? Gökyüzü ile yarışıyordu düşüncelerim, ruhum. Önce grilik nereye çökecekti.
Odama elbet.
Bana ve hüzün renkli gözlerime. Yine dalmış gitmiştim. Gittiğim yerler yalnızlık. Neden yalnızlık? Zaman zaman en rahat olduğum yer.
Kimse kalmak istemese de, en kalabalıkta bile kaçamak yapar. Bir acı saplanır aniden. Gülerken aklına düşüverir; bir aldatılmışlık, o an gözler eğilir, bir şerit hakim olur, geçiverir anılar kısacık. İçinde ne büyük kayıplar vardır. Herkesin vardır. Kimileri için itiraf etmek küçüklüktür. Değildir oysa. Ne zaman nerelerde yitirdim anımsıyorum; güvenimi inancımı. Anlamaya başladığımda herşeyi. Hiç kimse beceremiyordu aslında bahaneleri. Kandıramıyordu. İnanmış görünmeyi öğrendik, çünkü böyle gerekti. Yoksa herkesi kaybedecektik. Herkes değildi aslında dürüst olmayan; Bazıları, birkaçı. Onların kalmalarına da biz izin veriyorduk -aldanmış görünerek-. Onlar bunun farkında bile değillerdi. Daha az acıyla tutunmak içindi, gülümseyişler.
Nasıl davranırsak -belki- öyle olurlardı. Hoş değişmezdi hiçbir insanoğlu. Olsun, bazıları biryerlerde anlardı, yaptıklarını, yaptıklarından vazgeçmeleri gerektiğini. Kimileri de bizlerden gidince anlamışlardır başka birilerinde. Başka birileri şanslıydılar. Cümlelerim düşüyor, yamuk yumuk sözlerim. Anlaşılmak istemiyorum. Anlatmak hiç. Beni, yaşanmışları, acı verenleri, bazılarınızı, birşeyleri anlamaya davet etmeyi çok isterdim. Bundan da uzun zaman önce vazgeçtim. Bir insan yapacaklarını yapmışsa, yaptıklarının acıttığını ona anlatmak kocaman bir sıfırdır.
Aslında bilir, ama bilmek işine gelmez. Bunun Bilincinde olsa zaten yapmayacakları şeylerdir degil mi? Kaybettiginde nasıl olsa anlayacaktır. Neden söylemekle yorayım ki, onu-beni-bizi. Güvenmek isteriz çünkü kimyamızda var, herkes birbirine güven duymak ister, bazılarımızın buna daha çok ihtiyacı vardır.
Bir insana nasıl güvenilir?
Açık sözlü olmasını bekleriz, ihtiyacımız olduğunda yanımızda olmasını isteriz, zaman zaman sorunların üstesinden gelmek için birilerine ihtiyacımız vardır.
Çalışırken... severken ve aşkta. Öyle bir zamandayızdır ki, yaşam sahnedir. Oyuncular mükemmeli oynar, işte dersin harika bir insan. Güvenirsin.... Dostluk başlar... aşk başlar... Tam inancının en kutsal yerinde başından aşağı kaynar sular boşalıverir. Birseylerin ardına saklanmaya başladıgını anladığın andır. Birkaç cümle ile kendini ele verir.
Kaybolursun.
İnce ince kar başlar yuregine, gri. Rölünü öyle iyi oynarki yanınızda. Birşeyleri size oyle farklı göstermeye calışır ki. Siz bilirsiniz neyin gercek olduğunu. Saklandığı gercekleri.Halbu ki bilir digeri, digerinin dediklerinin coğunun doğru olduğunu ama savunma mekanizması, maneviyatı buna izin vermez. Kendini kandırır. Kendine biçtiği bir rolü ve dorusu vardır. Buda onun oyunudur ve sizde sessizce dahil olursunuz.
Ask için, sevgi için yureginiz için. Siz Kendinizi sorguladığınızda peki? Aynada kendinizle yüzleştiğinizde, ben bunları hakedecek bir insan mıyım'a cevabınız "kesinlikle hayır" ise, o kadar yıpratıcı olur karşılaştığımız haksız yaklaşımlar . Aşkı ele alalım, kendi yaşadığımız ya da tanığı olduğumuz sarsılmış ilişkilere bakalım. İlk başta aklımızı çelen ona güven duymak,inanmak koşulsuzca bağlanmak değil midir?
Bir insan bir insana güvenmek için ondan neler bekler?
Söylediği sözlerin yaptığı davranışların arkasında gözüküp kalıyorsa kayıplar başlar. Hani nerde yanınızdamıdır. Arkanızda kalmaya gittikce başlar, mesafeyi acmayı ince ince işler size. Hani tek taraflı aşklar vardır. Bir taraf aşka adanmıştır, diğeri de aşka ait malzemeler için yaşar. Sadece olmuş olması içindir bazı ilişkiler. Onu -alana- elde edene kadardır tüm roller. Ne kadar kolaydır başka hayatlara misafir olmak, sevgiyle açılmış kapılarda izler bırakırlar. Soğuk ve ayaz. Halbuki acılmış o kapı o kadar sımsıcaktırki. Görmek istemez. Çünkü ona göre kendi hayatı daha sıcak ve samimidir. Aslında digerinde gercek bir yaşam vardır,mroller yoktur. O hayat sahne değildir. Gercegin ta kendisidir. Hırlıdır gürlüdürr, canlıdır ama huzur vardır, dinginlik vardır paylaşım vardır. Beklenti yoktur koşulsuzca veriş vardır. Rol yoktur bir seylerin ardına sıgınma, bahaneler yoktur. Yasam burda dimdik acık ve nettir. Ve gun gelir gerçek aşktan, aşıktan, çok büyük birşey çalarlar sahnedekiler!
Oyunlar oynamaya başlanır, boşvermişlikler, bir seylerin ardına sıgınmalar. Bunları diger taraf görür hüzünle gülümser gecer. Der ki içinden; büyük kayıbını ne zaman farkedeceksin, yitirildiğinde yerine koyman imkansızlığını algılayabilecekmisin acaba gun geldiginde...
Kendi sahnenin tozunda kaybolup gittiginde mi anlayacaksın. Ağır günler başlar, herkesten uzak kalınmış günler. Kimileri bunu uzman doktorlar yardımı ile çözmeye çabalar. Beş harfli küçük bir kelime, hayatlarımızda ne büyük bir olgudur aslında. Sözleri söylemeden düşünmek gerek, uzun cümleler hemen kısalacaksa ve yerine gelmeyecekse susmak gerek. Sırf kendi baharımız için başkalarının mevsimlerini tahmin edemeyeceğimiz şekilde kışa dönüştürmemek gerek. Çalmamak gerek yaşanmışlıkları... Yok saymamak gerek. Umursamamak gerek. İşportaya dusurmemek gerek. Bir şeyleri kazanırken, diger tarafı kaybetmemek gerek. Birde İnsana en çok da dokunan dokunmamaktır, görememektir tüm bu olumsuzluklara rağmen. ``Bana söyleyemediğin bir şey varsa, tek başına düşündüğün şeyler varsa, o zaman yüreğinde ne arıyorum ben?`` demiş Alain de Botton, Aşk Üzerine yazdıgı kitabında. Siyah daha koyudur ve en dürüst. Neden? Çünkü kendidir, sadece siyah.
İMZASIZ BİR MEKTUP ADIN OLSUN....
ALINTIDIR | |
|